İkinci Meşrutiyeti İki Yıl Uygulamayan Ermenek Kaymakamı
Ve Ermenekli Ali Ağa / Âşık Alevi İhraki’nin konuyu İstanbul’a Şikâyeti / 1910
23 Temmuz 1908’de ilan edilen ikinci meşrutiyetle kanun-i esasi yani anayasa da yürürlüğe girmişti. Bunun üzerine bütün siyasi suçlular tahliye edildi.
Ermenek Şiirleri Seçkisi çalışmamızda yer almak üzere, Âşık Ali Ağa / Alevi İhraki hakkında araştırma yaparken Osmanlı Arşivlerinde ilginç bir belgeye rastladım.
Bu belge, ilan edilen meşrutiyet ve Kanun-i Esasiyi Ermenek’te ilan edip uygulamayan kaymakam hakkında 14 Ağustos 1910 tarihli, Alevi İhraki olarak bilinen Ermenekli ünlü halk ozanının 1910 yılında İstanbul’a sadrazamlığa verdiği şikâyet dilekçesidir.
Bu belgede Ali Ağa / ÂşıkAlevi İhraki, ilan edilen meşrutiyetle sağlanan Kanun-i Esasiyi Ermenek kaymakamı Latif Bey'in uygulamadığını, bu kanun-i esasi çerçevesinde Ermenek hapishanesindeki boşaltılması gereken siyasi suçluların serbest bırakılmadığını dile getiriyor.
Üstelik bu konuda mal müdürünü de yanına alarak Ermenek’te Kanuni Esasi’yi uygulamayarak, Kanun-i Esasi’nin sadece Rumeli vilayetinde geçerli olduğunu Anadolu vilayetinde geçerli olmadığını iddia ederek halka zulmettiğini öne süren bir dilekçeyi sadrazamlık yüksek makamına yazıyor.
Sadrazam da durumu o sırada Ermenek’in bağlı bulunduğu Adana vilayetine iletiyor. sadrazamlık makamı konunun mutlaka araştırılması gerektiğini eğer Ermenek kaymakamı Latif Bey Kanuni Esasi’yi uygulamıyor ve mahkûmları serbest bırakmıyorsa büyük bir suç işlemiş olduğundan şiddetle cezalandırılmalıdır, diye, tahkikat emri veriyor.
1926 yılında yayımlanan “Konya Halkiyat ve Harsiyatı” kitabında âşık Ali Ağa İhraki'den Alevi başlığıyla bahsedilirken oradaki bir destanında kendisine maaş bağlamayan mal müdürüne sitem ettiği şiiri meşhurdur. Bu hicviyenin de konuyla alakalı olduğu şimdi anlaşılmış oluyor.
11 Ağustos 1324 / 1910 tarih ve 1598 numaralı Sadrazamlıktan Adana vilayetine yazılan Ali Ağaya ait Şikâyet dilekçesi hakkındaki talimatın transkripti:
Adana Vilayeti Vekâletine
Ermenek kazası kaymakamı Latif Bey ihsan buyrulan kanun-i esasiyi henüz kazada ilan etmediği gibi cerâim-i siyasiyye mevkûfînini de tahliye etmediğine ve bunu Rumeli vilayetine mahsus olduğunu Anadolu’ya şümulü olmadığını bil’beyan naip ve mal müdürü de bu bapta kendisiyle hemfikir bulunduğundan bahisle bazı ifâdatı kaymakam ve saireleri hakkında muamele-i mukteziyenin ifası istidasını hâvi Ermenekli Ali Ağa yediyle huzur-i sâmi-i sadaret-penahiye bit’takdim tevzi buyrulan arzuhali leffen tisyar kılındı.
Münderecatı hâiz-i ehemmiyet ve isnâdat-ı vâkıanın sıhhati halinde kaymakam-ı mumaileyhin şedîden mesuliyeti icap edeceği rehin-i rütbe-i bedahet olmasıyla serian tahkikat-ı ciddiyye bil’icra tebeyyün edecek hakikat-i halin beyanı hususunda.
Belgenin Günümüz Türkçesine Çevirisi:
Ermenek kazası kaymakamı Latif Bey padişah tarafından uygulanması hakkında iki yıl önce ferman çıkarılan kanun-i esasiyi henüz kazada ilan etmediği gibi siyasi suçlardan tutuklu olanları da tahliye etmediğine ve bu yasanın Rumeli vilayetine mahsus olduğunu Anadolu’yu kapsamadığını beyan edip, naip ve mal müdürü de bu konuda kendisiyle hemfikir bulunduğundan bahsederken kullandığı bazı ifâdeleriyle, kaymakam ve diğer yetkililer hakkında gerekli işlemin yapılması isteğini içeren Ermenekli Ali Ağa eliyle sadrazamlık yüksek makamına sunulan arzuhali gerekli mercilere gönderilmiştir.
Bu önemli bir husus dile getiren dilekçe ve arzuhalin içeriğinde yer alan suçlamaların doğruluğu durumunda adı geçen kaymakam ve diğer yetkililerin şiddetle sorumlu tutulmaları çok açıktır.
Durumun ciddi bir tahkikatla açıklığa kavuşturulması ve bildirilmesi.
(Kaynak BOA.DH.MKT.01285.00071.0001)
Sonuç:
1908 yılında ilan edilen ikinci meşrutiyet ile elde edilen kazanımlar Ermenek kaymakamı tarafından iki yıl uygulanmamış ve siyasi mahkûmlar hapis hayatına devam etmiştir.
Ermenek gibi en ücra bir yerde bulunan ve gadre uğrayan bir kişi bile, o, karışıklığın hat safhada olduğu dönemde, İstanbul’a sesini duyurabilmiştir.
Bu şikâyet üzerine daha da kinlenen Ermenek mal müdürünün, Ali Ağanın maaşını, “havale gelmedi” diyerek savsakladığı anlaşılmaktadır. Aşağıda verdiğim, Ali Ağa merhumun mal müdürüne yazdığı hiciv şiirini de bu olay üzerine kaleme aldığı kesinleşmiştir.
Mal Müdürüne
Ey mağrur, dünyaya bent olma sakın
Her mesnedin sonu zeval görünür
Edersen nefsini ziyana yakın
Her haram gözüne helal görünür.
Şöhreti Esadoğlu’dur hem ismi Abdullah
Mektepte icazet mahlası Agâh
Dünya ve ahiret bulmazsın felah
Hakkın takdirinde neler görünür.
Tesaddi ettin aceze-i maaşa
Kaşar peynir yedin karıştın keşe
Semerini dayadılar güneşe
Yalnız başında yular görünür.
Âşıklar, sadıklar deryaya daldı
Deryanın içinde ateşe yandı
Ettiğin insanlık yanına kaldı
Dünya mesnedi zıl, hayal görünür.
Yedi karın geçmiş nura batası
Süt ve süt küheylan âbâ atası
Rüstem Efendi yere batası
Zarara faydaya, güler görünür.
Büyüklerden fukaranın velisi
Siz oldunuz bir sevincik delisi
Hamdü lillah bulduk şimdi reisi
İnşallah sonu hayır görünür.
Mesnet: sırtını dayadığın yer
Tesaddi: hakka tecavüz etmek
(Şiir İçin Kaynak: Konya İli Halkiyât ve Harsiyâtı / Konya Erkek Öğretmen okulu: Edebiyat Öğretmeni Sadeddin Nüzhet ve Psikoloji Öğretmeni Mehmet Ferit / Konya Vilayet Matbaası 1926 / s. 73-78)
Osmanlı Türkçesi aslından çeviri: Mükremin Kızılca