Karamanoğulları Kitabı yazılarına gezi ve şenliklere katılım dolayısı ile bir süre devam edemedik. Onları da yapmamız gerekiyordu. Çünkü tarih dünün; o etkinliklerimiz de bugünün gerçeğidir.
Kaldığımız yerden:
Kürşat Solak kitabının kapsamlı bir araştırma olduğu, sadece tarih değil aynı zamanda olayların ve gelişmelerin sebep ve sonuçlarının da yorumu olduğu görülmektedir.
Karamanoğulları 200 yıldan fazla kuzeyde Ankara-Çankırı, batıda Hamideli, Denizli ve Menteşe, Germiyan, doğuda Sivas ve Maraş, güneyde Antalya(Teke), Alaiye, Tarsus olmak üzere Anadolu’nun orta bölgesini etkilemiş veya yönetmiş bir Türk devletidir. Bu coğrafyada doğudan gelen Moğol kuvvetleri, batıda Bizans ve Haçlı güçleri, Kilikya bölgesinde Ermeni krallıkları, güneyde Kıbrıs Latin güçleri ile savaştığı gibi bu savaşlarda önemli komutan ve beylerini de şehit vermiştir.
Dış güçlerin yanında bir de Moğol sultasına girmiş ve hükmi şahsiyeti kaybolmuş bulunan Anadolu Selçuklu yönetimi, akabinde Söğüt’te yeşeren Osmanlı Beyliği, Maraş havalisinde Dulkadir beyliği, Kadı Burhaneddin Devleti gibi Türk beylik ve devletleri ile de mücadele ederek iddiası sürdürmüştür. Çünkü Karamanoğulları Oğuz neslinden geldiklerini ve Anadolu’da Oğuz neslinden gelen Selçuklu egemenliği sona erince onların mirasının yine bir Oğuz neslinin devam ettirmesi gerektiği “töresine” sadık kalmış ve saltanatın kendilerine geçmesi gerektiğine inanmışlardır. Bu uzun mücadele döneminde yıpranmış yorulmuş, esir düşmüş, vesayet altına girmiş, yer yer egemenlik kaybetmiştir. Ayrıca iddiasını gerçekleştirecek kadar güçlü bir bürokratik yapı oluşturamadıkları, günümüzün deyimi ile kendilerini geliştiremedikleri de bir gerçektir. Onu ayrıca yazacağız. Kitabında bu konuya değinen yazar Karamanoğullarının inatla Türk Devletleri arasında sayılmamasına dikkat çeker. Kürşat Solak bu konu üzerinde kitabın önsözünde uzunca durmuş adeta kitabın iskeletini burada kurmuş görünmektedir.
Biz de bu görüşü paylaşanlardanız. Şunu biliyoruz ki Osmanlı tarihçiliği Karamanoğullarını hiç sevmemiş onu ötekileştirmek ve düşmanlaştırmak için olmadık sebepler icat etmiştir. Bunlardan biri Selçuklu var iken neden Karamanoğulları olsun, sorusudur. Buna ilaveten Osmanlı var iken neden Karamanoğulları olsun sorusu Karamanoğullarının dışlanma sebeplerini yaratmıştır. Bunlar duygusal tepkiler ve tembihli yazılımlardır. (Enderun tarihçiliği kafası, Yörük-Türkmen kafasındaki genlerine işlenmiş çılgın özgürlük ve bağımsızlık özlemini anlayamaz. Bu bağımsızlık özlemi bazen yapım, bazen de yıkım sebebidir ama bir gerçektir). Oysa Karamanoğulları öncelikle Selçuklu devletinin hükmi şahsiyetini kaybetmesinden sonra bu iddiayı ortaya koymuştur. İkinciye gelince; Karamanoğulları iddiasını ortaya koyduktan çok sonra Osmanlı beyliği bir devlet hüviyeti kazanmıştır. Yani Karamanoğulları her iki durumda da Oğuz nesli iddiasını sürdürmekte haklıdır.
Buna ilaveten Cumhuriyet kuruluncaya kadar Osmanlı’dan başka bir devlet kabul etmeyen, yazılan tarihlerde de başlangıç olarak Osman Bey’i esas alan Osmanlı tarihçiliğinde sadece Karamanoğulları düşman değildir. Safevi Türk devleti, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri, Timurlular, Memlukler de düşmanlaştırılmış, bu devletlerin yöneticileri olan Şah İsmail, Timur, Uzun Hasan için ağza alınmayacak küfür ve hakaretler edilmiş, o çağların moda deyimi ile kâfir ilan edilmişlerdir.
Ayrıca Cumhuriyet dönemi tarih yazıcılığında eski Osmanlı kaynaklarından beslenen erken dönem yazarlar Karamanoğulları, Memluk, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi devletlerini Türklerden saymayarak, Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan devletler arasına almamışlardır. Bunu tek istisnası Timur İmparatorluğudur, o da muhtemelen Atatürk’ün onu büyük komutan olarak kabul etmesi ile ilgili olabilir. Yaşadığımız dönemin bir başak tuhaflığı da yine aynı şekilde Anadolu Selçuklu Devleti’nin ayrı bir devlet olarak sayılmamasıdır. Büyük Selçuklu devleti sayılmış, Anadolu sayılmamıştır. Oysa Anadolu Selçuklu Devleti Büyük Selçuklu’ya rağmen kurulmuş ve ondan daha fazla egemenlik sürmüş, ayrıca Haçlılar gibi dünyanın yarısına hükmeden bir güç karşısında dimdik durup, Türklüğü dünyaya kabul ettirip Anadolu’nun adı değiştirmiş, Türkiye yapmıştır.
Bu devletlerin ve onların başbuğlarının Türk sayılması, özellikle Atsız gibi Türk tarihinin bir bütün olduğu tek bir Türk Tarihi olduğu, arada sayılan bütün devletlerin bir hanedan değişikliğinden ibaret olduğu tezini ortaya koyan son dönem Türk tarihçiliğinin gayretleri ile oluşmaktadır.
Karamanoğulları düşmanlığının bir başka gerekçesi ise hem günümüz devlet yönetimleri, hem de o çağda kurulan ilişkiler ağı bakımından tuhaftır:
Gerekçe, Karamanoğullarının Osmanlılara karşı Hristiyan devletlerle ilişki kurduğudur.
Oysa aynı dönemde Timur’a karşı savaşan Yıldırım Bayezit Osmanlı ordusunda Sırplar vardı. Timur ordusunda ise Hristiyan yoktu. Osman Beyin ordusunda ona biat etmiş Bizans Tekfurları ve komutanları da vardı. Bu örnekler birkaç tane değildir. Dolayısı ile devlet olmaya azmetmiş olan bir teşkilat; karşısındaki güçler için herkesle ittifaklar yapabilir, yapıyor, yapacaktır. Karamaoğullarının da yaptığı budur.
Ayrıca yazarın belirttiği gibi Kilikya Ermeni (Hristiyan)krallığını ortadan kaldıran, Kıbrıs Latinleri( Hristiyan) elinden Korikos- Gilindre ve Silifkey’i alan da Müslümanlığına laf edilen Karamanoğulları değil midir?
E, efendim, Müslümanlara karşı Hristiyanlarla ittifak edilir mi? Bu ümmet eksenli düşünce o günden bugüne taşınmış ve halen devam etmektedir. Yukarıda örneğini verdiğimiz gibi Müslüman Timur ordusuna karşı Yıldırım Hristiyan Sırplarla ittifak kurmuştu buna ne diyeceğiz? Ümmet sadece Osmanlı mı oluyor? Timur’un Müslüman Tatarları, Özbekleri ümmet olmuyor mu?
Devam edeceğiz.
Ali Yıldız
04.08.2023 Antalya