Sevgi ilahi bir sırdır, herkese layık olduğu kadarıyla verilir.
Sevginin kaynağı, taşların ortasından, dağlardan, mağaralardan, toprağın, içinden, çıkan, ılık ılık billur akan kaynağı bilinmeyen aktıkça akıp giden, derelerden, dehlizlerden göllere denizlere ulaşan dünyaya hayat veren sulardaki sırlar nasılsa, sevgi insanın yüreğine koyulan ilahi sırları olan bir nimettir.
Sevginin varlığı, Kayalardan süzülüp giden sular gibi, bazen aşktan, mutluluktan, bazen de, hasretten hüzünden elimizde olmadan acıyla gözlerden akar gider, onu yaşayan hisseder.
İlmi kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla Cenabı hak, 100 sevgi yaratmış, bunun 99 unu, Ahiret âlemine bırakmış, 1 tanesi ile Dünya devranını döndürüyor.
O bir sevgide Allah Sevgisi, Din sevgisi, ana, baba sevgisi, yar eş sevgisi, evlat torun sevgisi, kardeş, akraba, dost, arkadaş sevgisi, hayvan sevgisi, vatan sevgisi, bayrak sevgisi gibi nice yüce sevgiler vardır, her birisi bir birine zincirler gibi bağlıdır, hepsini ayrı ayrı sevmek, gereğini yapmak, bir ibadettir.
Zincirin bir halkası eksik olursa, Cennete varılmaz, cennet bulunmaz, Dünyada da huzur bulunmaz, bu garip dünyada insan yüreğindeki sevgi kadarıyla insandır.
Sevgiyi eşit kullanmaz, sadece kendimizi ve kendimizden olanı seversek, sadece eşimizi, sadece torunu vs. bu bencillik olur, Allah bencillik edeni asla sevmez.
Sevgili efendimiz, iman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi de sevmedikçe iman etmiş olmazsınız buyurur.
Dünyanın 7 iklimini yaratan Allah, her şeye herkese layık olduğu şeyi vermiştir. Kedinin kanadı olsaydı havadaki kuşların soyu tükenirdi.
Sevgi, ülfet çam ağacının kozalağındaki tohumlara benzer, badi saba rüzgârı, onu seher vakti, önüne alır, kilometrelerce uçurur, mümbit bir toprağa, araziye bırakır, anca toprakta büyür fidan olur, taşta çekim kuvveti yoktur, ona konmaz.
Sevgide çam ağacının kozalağındaki tohumlar gibi gönüllere ekilir, gönülden gönle yol bulur. Ben çok iyiyim demeye gerek yok, gerçekten Allah için samimi içten özden, sevgi ve ülfet ehliysen onun sahibini herkes bilir, Toplumda mutlaka karşılığı vardır, falan kişi nasıl biri dediklerinde o iyi biri diyorlarsa, sen gerçekten iyi birisin veya yok o iyi biri değil diyorlarsa, BU DİYORLAR, kelimesi ülfet ehlini işaret eder, sevgi gönülden gönle ekilen duygudur, hak seni seviyorsa sevgili olmuş isen kesin seviliyorsun demektir, yürekler asla yanılmaz, yanlış anlaşılıyorsan bile sonunda anlaşılırsın.
Sevginin kaynağı MADEYİN-YÜREK sadece yüreklerdir, onun pazarı alış veriş yeri de yüreklerdir, Pazarlarda, AVM, bakkalda, alınıp satılmaz, hiç bir yerde bulunmaz, Mevlana gibi dönüp dursak ta gönlümüzü yüreğimizi hakça, samimiyetle, ihlasla hak sevgiye açmadıkça, ömür boyu döner durur. Mutluluğa, huzura aç kalır, huzursuz ve mutsuz oluruz.
Günümüzün en büyük vebası hastalığı, maalesef sevgisizliktir.
Anne, baba, evlat, kardeş, eş, dost, arkadaş, hanım, koca, genç, ihtiyar, öksüz, yetim, fakir, zengin her kim varsa, herkes bir avuç sevgiye, birazcık, mutluğa, huzura, sevince, muhtaç kalmış.
Hastane, hapishane köşeleri, huzur evleri, ayrılıklar acılar, kavgalar, gözyaşları, cinayetler, hepsi, sevgisizliğin, ilgisizliğin, eseri.
İnsanlar kendi dünyasını kurmuşlar etrafına bir çizgi çekmişler, kendinden başkasını, sevmiyor, onu da kimse sevmiyor, yalnızlaşan, garipleşen, koca kalabalıklar içinde yapayalnız kalan, şehrin karanlıklarında, dev kulelerde, villalarda, apartmanlarda hatta köylerde bile yalnız kalan, karanlık sokaklarda, battıkça batan, hayal sanal yalan bir dünya içinde kıvranıp duran, köpek kediyle baş başa kalan, merhaba, nasılsın demekten, hoşlanmayan, telefonun iki tuşuna basıp, hal hatır soramayan, yemekten yedirmekten kaçan, selamsız, sabahsız, eşsiz dostsuz, yüzleri gülmeyen, denizin ortasında bir sandalda dalgalarla boğuşan, karaya çıkamayan hayatta kalmak için uğraşan, bir toplum haline geldik.
Sevgisizlik, ilgisizlikten, aileler, yuvalar çatır çatır dağılıyor, öksüzler, yetimler çoğalıyor, kavgalar, cinayetler almış başını gidiyor. Sosyal, kültürel birçok olaylarla toplum geriliyor, sağlıklı bir toplum değiliz, hastaneler, psikolojik, sosyolojik, sorunlar içinde kalan, bunun tesiriyle daha farklı hastalık sahibi olan insanlarla dolu, bu toplum insanlık nere gidiyor, bunun sonu nerde nasıl duracak kimse bilmiyor.
Çare, umman denilen insanın içindedir, nice rey oradan çıkar yine ora döner, insan öze dönerse, önce Yaratandan başlamak üzere, Allah için, sevilmesi gerekenleri, hakça severse, sevgiyi üstün tutarsa, sevgiyi verenin hatırana, sevgiyi eşit hakça böler, anayı ana gibi, evladını yavrum diye bağrına basarsa, sadece dünyalık değil ahiret âleminde yüzüne bakacak şekilde içten severse, o sevgiyi, akraba eş dost, herkese eşit dağıtırsa, karşılıksız severse, bu dünyada da karşılığını bulur, gerçek huzura erer.
ÇAM AĞACININ KOZALAKLARININ TOPRAĞA DÜŞÜP CAN BULDUĞU GİBİ, GÖNÜLLERDE CAN BULUR, GÖNÜLDEN GÖNÜLE YOL BULUR.
Allah razı olsun değerli kardeşim.