İninyaka toz duman içindeydi.
On, on iki yaşlarında ona yakın çocuk burada evlerinden getirdikleri birer ikişer sığırı sürüye çevirmişler ve en gerisinde güle oynaya yokuşu tırmanıyorlardı.
Her gün yaklaşık olarak bir güzergâh takip ediliyor, mallar da bu güzergâhı hiç bozmadan yollarına devam ederlerdi.
Bu çocukların tamamı sığır çobanıydı. Keçi çobanları ayrı bir gurup oluştururdu. Çünkü keçiler ve sığırları aynı tempoda gütmek zordu. Ancak eşekler de bu gurubun önünde yerlerini alırdı.
Çekmenler dedikleri İninyakadan sonraki ufak bir düzlükte tempo ağırlaşır, artık sığırların yavaş yavaş yayılmasına izin verilirdi.
O gün çocukların hepsi burada, sığırlar yayılırken, billenip biraz mola verdiler.
“Mükremin nerde lan!” Dedi Duran.
Çocuklar etraflarına bakıştılar, Mükremin yoktu.
“Gece gözü görmez”, desek daha sabahın körü, dedi Mehmet.
“Bekleyin şimdi yetişir, bir serçeye takılmıştır”, deyince İsmail, beklemeye başladılar.
***
İninyakayı kurtarıverecek yerde, köyün son bağının, Seyrek Kocanın bağının üstünde bir taşın altından pırrr diye bir ala serçe kaçtı.
Mükremin bunu göre düştü ve geriye kalarak yuvanın başka çocuklarca bilinmemesi için yavaşladı.
Taşın önünde sütlengiç vardı. Elli kg kadar bir taştı, sütlengicin dibiyle altına bir delik uzanıyordu. Deliğin önünde üç beş santim uzunluğunda, bir santim kalınlığında kuru kazıklar sıralıydı.
Bu bir boz kuyrukkakan yuvasıydı. Mükremin ve arkadaşları bu serçeye ala serçe derlerdi.
Mükremin yuvaya yaklaşınca anaç bir taşta babaç ayrı bir taşta, fazla heyecanlı olmadan onu takip ediyor, birbirlerine telaşla laf verip alıyorlardı.
Mükremin taşın altına ellerini uzatınca sıcacık beş yumurtaya değmişti. Anlaşılan boz kuyrukkakan anacı kuluçkadaydı. Hemen oradan uzaklaşıp aileye rahat bir nefes aldırdı.
Mükremin gözleriyle taşı takip ede ede ininyakayı terk ederken anacın yuvaya girdiğini görünce çok sevindi: artık onun da bir yuvası vardı, çocuklara anlata anlata bitiremeyeceği ve “bana da göster” diyenlere kıskanarak göstermeyeceği bir yuvası.
Çekmenler görününce kayanın ön kısmına ayaklarını sallayıverip oturan çocukları gördü.
Çocuklar da onu görmüştü.
Hepsi toparlanıp malların peşinden yetişmek üzere Çiğdemli Koyağa doğru harekete geçtiler.
Mükremin sarı ineğe yaklaşıp memelerini kontrol etti, anasının sürdüğü mayıs henüz tazeydi, dana ağzına bulaştıkça emmekten vaz geçiyordu.
(Devamı var)