Doğup büyüdüğüm ve her şeyinden mutlu olduğum köyümde küçükken hep tarla tapan işleri ile çobanlık yaptığımdan günlerim yazıda geçerdi. Köy dışı alan dediğimiz yazı, doğanın tam kendisiydi. Dağlar, yaylalar, meralar, bağlar, bahçeler, göller, dereler uyku dışında bütün zamanımızın geçtiği, koyun sürülerimizi otlattığımız, orak biçtiğimiz, harman dövdüğümüz çalışma ve yaşam alanlarımızdı.
Bütün doğa olaylarının içinde yaşar ve bunları en derinden hissederdik. Karı, fırtınayı, yağmuru, seli, donu, mırzımığı ( dolu), kırağı ve çiyi; güneş tutulmasını, yıldızların kaymasını, ağaçların ilkbaharda çiçeklenmesini, sonbaharda yapraklarını dökmesini, gün dönümünde otların sararmasını; aç kurtların sürümüze saldırmasını hep merakla ve heyecanla gözlerdim.
Yağmur yağdıktan sonra gökyüzünde güneşin kuşluk vaktinde veya ikindi vaktinde bulunduğu yerlerde oluşan gökkuşağı; beni yağmur yağmasından, ay tutulmasından hatta yıldız kaymasından daha fazla etkilerdi. Tanrı kendisine ulaşmamız için merdiven dayamış, kucağıma “atla gel” der gibi gelirdi. Çok nadiren göğün karşı yamacında da ikinci bir gökkuşağı doğardı. O zaman daha çok sevinir, Tanrının biz çocukları sevdiğine hükmederdim.
Köyümde gökkuşağına büyüklerim hep “Ebem Kuşağı” derlerdi. Kimi mektep görmüş, şehre gitmiş daha bilgili büyükler “Alaimesema” derlerdi. Anamızın, babamızın analarının adı “nine” veya “anneanne, babaanne” değildi, ebeydi. Ebe; güngörmüş, elinden her iş gelen “bilge kadın” demekti. Bizim ninelerimiz de kelimenin anlamına uygun bilge kadınlardı. “Ebem Kuşağı” derken böyle yaşlı, bilge kadına bir çeşit saygı, değer verme dile getirilmiş oluyordu.
Ebem Kuşağını ve renklerini kaybolana kadar seyrederdim. Her bir renginde doğanın binbir çeşit parçasını görürdüm; kırmızı ateş, yeşil ağaç, gri toprak, sarı gün dönümüydü benim için.
Çok küçükken Ebem ve Anam, “Yağmurdan sonra Ebem Kuşağı görürsen sakın altından geçme, kız olursun” diye tembih ettiklerinden, altından geçmeyi hiç düşünmezdim. Kız olmaktan çok korkardım. Benzer şeyleri başka çobanlardan da duymuştum, gökkuşağının altından geçen cinsiyet değiştirirmiş, kız erkek, erkek kız olurmuş. Ancak bu kuşağın altından geçtiği için kızken erkek, erkekken kız olan bir örnek görmemiştim.
Gökkuşağının altından geçilebilir miydi? Gerçekten kızlar erkek, erkekler kız olabilir miydi?
İBRAHİM ÇALIŞGAN