Sorular direk sorulur: Ermenek’in ilk elektrik santralini ne yaptın Nadire Köyü (Ardıçkaya).
Ermenek’te her evde iki eşek bir katır olduğu yıllarda, zamanın Belediye Başkanı rahmetli Emin Hami Koçaş Beyefendinin büyük gayretleri ve öncülüğünde kurulan, yeşil mavi karışımı turkuaz renkli hidroelektrik santralı şimdi nerelerde?
Ermenek, ilçe olarak Tarsus ve Akşehir'den sonra Elektriğe kavuşan üçüncü kaza olmuştur.
1984-1989 yılları arasında bölgeye çok sık gidip gelirdik. Nadire Köyünde Değirmenci/hızarcı Nazım amcamız bize sahip çıkar, hızarın önünde ki çardağı bize tahsis ederdi.
Birkaç gün kalır dönerdik. İşte o yıllardan biliriz Ay Hatun Kilisesini ve suyunu. Bu suyun çıktığı yerin altına Ermenek’in ilk elektrik trafosunu nasıl kurduğunu anlatırdı. Kereste tomruk almaya gelirken trafonun kömüründen mutlaka getirirdik. Çünkü önceden sıkı sıkıya tembih etmişti.
1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü (EİEİ) kurulmuşlardır.
Zamanında İmparatoriçe Kleopatra’nın bile göz koyduğu; uğruna nice korsanların gelip geçtiği, hayatını verdiği Sarp Kilikya ormanlarının GÖZ BEBEĞİ NADİRE BÖLGESİ, bugün Ermenek ve çevresinde adeta bir yeryüzü cenneti edasıyla yayılıyor.
Sedirlerin ve ardıçların yaşadığı bu efsane ormanlar, tüm güzelliklerini cömertçe doğaya sunuyor. Zamanında ülkeler arası hediyesi olarak en değerli SEDİR ağaçları bu bölgeden gönderilmiş olduğunu çevredeki antik yerleşim yerlerinden anlıyoruz. Bunlardan biri AYHATUN kilise kalıntıları.
Eski adı “NADIRE’’ olan köyün kuruluşu çok eskidir. Köye Şam ve Buhara’dan gelenlerin yerleştiği söylenmektedir. Sedir, çam ve köknar ormanları ile çevrili olan köy Ermenek’e Alaköprü üzerinden
Dudağacı ve Gürmün adlı iki mahallesi varken Gürmün 1960’da Yeşilköy olarak müstakil köy olmuştur.
Dudağacı mahallesindeki 60 hane ile birlikte 1970 yılında 237 hanede 1266, göç ve nüfus planlaması nedeni ile 1990 yılı sayımlarında 1088’e düşmüştür. Çok sayıda kıl keçisi beslenir. Köyün en verimli arazisi Göksu Vadisindeki dar kıyılardır. Buralarda sebze, meyve, zeytin ve pamuk ekimi yapılır.
Köyün ilkokulu 1946 yılında açılmıştır. Köye 1987 yılında iki katli yedi derslikli okul yapılmıştır. Dudağacı mahallesine ilkokul 1971 yılında açılmıştır.
"Nadire” ismini bir rivayete göre; Fatih Sultan II. Mehmet zamanında almıştır. Buna göre Sultan Fatih Karamanogullarını Türk birliğine dâhil ettikten sonra, vezirine bölgede Karamanogullarından kimse kalıp kalmadığını sorar. Vezir “Nadiren Sultanım” diye cevap verir. Karamanogulları en son bu bölgede kaldığından vezir böyle cevap vermiştir. Bundan sonra köyün ismi bu şekilde anılmaya başlar. Bu rivayet bölgede yıllardır söylene gelmiştir.
Etrafı yalçın kayalıklarla ve ardıç ormanlarıyla çevrili olmasından dolayı köye “Ardıçkaya” ismi verilmiştir. Köyün bu ismi almasının diğer bir nedeni de tam tepede bir ardıç ağacı ve kaya bulunmasıdır.
Bölge Hakkında ve Sedir Ormanlarıyla İlgili
10 Şaşırtıcı Bilgi
1-Ermenek’in bulunduğu yüksek Toros Dağları Sedir Ormanlarıyla kaplı. Hatta yamaçlarındaki sedir ağaçlarının bolluğu yüzünden en güzel köylerden birinin adı da Katranlı. Sedir, yerel halkın dilinde “katran” diye geçiyor. Aynı şekilde “Ardıçkaya” da böyle ağaç adı almış köylerden biri olarak hâlâ yaşıyor.
2-Sedir ağacı, kara-kışa, suya, güveye karşı ne kadar dayanıklı ve üzerinde çalışmak için ne kadar esnekse, yetişme koşulları açısından da o kadar narin bir ağaç.
3-Genel olarak 1500 –
4-Sedir ağacı, tohumlarını 26 – 28 ayda veriyor. Kasımdan Ocak ayına kadar toprağın üzerine tohumlarını pervane gibi dökerken bir yandan da karın yağmasını bekliyor. Kar yağınca tohumlarını karın altında korumaya alıyor ve böylece baharda ortaya çıkmaya başlıyor. Yüksek Torosların kalkerli yapısı ve kayanın çatlaklı sistemi, sedir için mükemmel bir ortam.
5-Katran, sedir ağacı kökünden kaynatılarak ve damıtılarak elde edilen bir yağ. Bu yağ, adeta mucizevî bir ilaç gibi. Yaraların iltihabını alan katran; arı sokmalarına, boğaz iltihabına, pek çok deri hastalığına, saç dökülmesine karşı iyi geliyor. Ayrıca stres alıcı özelliğiyle de antik çağlardan beri kullanılmış. Ermenek’te özellikle Sarıveliler civarındaki Daran ve Koçaşlı Köylüleri, her yıl katran damıtıp pazarlarda satıyor.
6-Sedir ağacının kökünden elde edilen (pise) katran ve diğer sedir yağları, antik çağdan beri gözde yağlardan olmuş. Özellikle ölülerin vücutlarının erken çürümesine ve kokmasına karşı kullanılıyordu. Eski çağlarda tapınaklarda yakılıp; tütsüsü güzel koku yaymak için idealdi.
7-Dünyada sadece Lübnan (Bayraklarında sedir ağacı var) ve Akdeniz havzasında yetişen sedir ağaçları Ermenek’i benzersiz kılan özelliklerden biri. Sedir ağaçları kara-kışa suya dayanıklılığı ve odununun sağlamlığı nedeniyle uygarlık tarihi boyunca her zaman talep edilmiş; gemi yapımı başta olmak üzere pek çok alanda kullanılmış.
8-Sarp Kilikya için tarih sahnesinde belirenlerden biri de Kleopatra’ydı. Çünkü Mısır’da en eski mezarları süsleyen, kutsallığı tartışma götürmez ve en önemlisi donanma gemilerinin yapımı için elzem olan sedir ormanları Sarp Kilikya’daydı.
9-Sedir ormanları Kleopatra için öyle değerliydi ki onunla evlenmek isteyen Romalı Antonius, bu ormanları ona çeyiz olarak hediye etti. Ancak bu büyük aşka konu olan sedir ormanları onlara yar olmadı. Milattan önce 31’de Actium’daki deniz savaşında Oktavianus’la savaşan Kleopatra ve Antonius bu savaşı kazanamayarak intihar etti.
10-Savaşlara konu olmuş, imparatoriçelerin aşk hikâyelerinin önemli bir parçası olmuş sedir ormanları yüzyıllardır Ermenek’in nefesi. Toroslar’ın kalkerli yapısı ve kayanın çatlaklı sisteminde büyümek için kendine en elverişli ortamı bulan sedirler, dağların yamacında yeşil bir örtü halinde yayılıyor.
Nadire Köprüsü bugün Türkiye’nin derinlikte 4 ncü büyük barajı olan Ermenek Baraj Gölü suları altında kalmıştır. Yerine Demir köprü yapılmıştır. 2001 yılında yapımı başlanan ve barajın dolması için beş yıl beklenilmiştir.
Ermenek ve civarına bugüne kadar hizmet eden gelmiş geçmiş resmi daire personellerine, Kaymakamlarına, Belediye Başkanlarına, Yöre Muhtarlarına, Kadirşinas Halkına öncelikle teşekkür ederim. Ahrete intikal edenlere Rabbimden rahmet diler, mekânları Cennet olsun derim.
Şerafettin GÜÇ
NOT: Alman İmparatoru Frederich Barbarossa ve Nadire Suyu hakkındaki araştırma makalemi en kısa zamanda siz saygın okuyucularımla paylaşacağım.
Kaynaklar:
- “Elektriğe Kavuşan İllerimiz”, Kurun Gazetesi, 30 Ekim 1935, Sayı: 6396.336, s. 4.
- “Elektrik Tesisat Münakasası”, Hakimiyeti Milliye, 16 Mart 1934, Sayı: 4544, s. 8.
- “Elektrik Tesisatı Münakasası Temdidi”, Hakimiyeti Milliye, 19 Mart 1934, Sayı: 4547, s. 8.
- “Münakasası Uzatılması”, Hakimiyeti Milliye, 6 Mayıs 1934, Sayı: 4591, s. 7.)
- Konya 1923’te elektriklenmiştir. 1926 yılında Konya Elektrik TAŞ kurulmuştur. T.C. Cumhurbaşkanlığı (Devlet Arşivleri Başkanlığı) Cumhuriyet Arşivi 30..18.1.1.20.59..5. Konya şehrinin elektriklendirilmesi ve tramvay işletilmesi imtiyazı Konya Belediyesi’ne verilmiştir. T.C. Cumhurbaşkanlığı (Devlet Arşivleri Başkanlığı) Cumhuriyet Arşivi, 230..0.0.0.139.10..1.
- Nadire Köyü sayfası https://www.koylerim.com/ermenek-ardickaya-koyu-329786h.htm
Nadire civarındaki sedir ormanlarında 1988 ve 1989 yıllarında aşırı bir üretim yapılmış ve pek çoğu odun olarak kesilmiş olduğundan aylarca müfettiş incelemesine maruz kılınmıştır. 1980 yılında ben vekaleten burada şeflik yaparken bu konuya el atılmıştı.
Hocam sizin bir sohbetinize kulak misafiri olmuştum. Hiç unutmuyorum; “Bazı insanlar helvadan, bazıları halvadan anlar.” Demiştiniz. Konuya uydu mu bilmem ama. Uymasa da siz uyduruverin. Yazılarını takip ediyoruz. Kaleminize kuvvet.