İnsan oğlu sahip olduğu, önem verdiği varlıklarda bolluğun, tükenmezliğin, devamlılığın arayışı içinde olmuş ve bu arayışını maddi ve manevi sembollere, motiflere yüklediği anlamlarla desteklemiştir.
Asur’da, Mısır’da, Hititlerde, Frigyalılarda, Yunanlılarda bereket ile ilgili önemli inanışlar olduğunu ve bu inanışların maddi sembollerle desteklendiğini biliyoruz. Biz bu yazımızda bereket inancına kısa bir bakış ile bu inançtan doğan maddi bereket motifleri üzerinde duracak, daha sonra da halen “Taşeli Çiftçileri” tarafından kullanılan Bereket Taşlarını inceleyeceğiz.
BEREKET SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI VE KAYNAKLARI
Bereket [2] sözcüğü Anadolu’dan Araplara geçmiş, daha sonra Türkçe’ye Arapça’dan girmiştir. “ Bolluk, Meymenet, Tanrı vergisi” olarak açıklanmaktadır
Bereket, baraka [3] : Sözlük anlamında her ne kadar bolluğun karşılığı olsa da esasında “uğurlu bolluk” ifade eder. Buna “İlahi hayrın bir varlıkta devamı ve sübutu” [4] (3) gözü ile bakılmaktadır.
Berekynt’ler [5] ; Eski Anadolu’da Karia ve Phrygya (Frigya) arasında yaşamış olan bir Phryg (Frig) kabilesine verilen isimdir.
Eski Anadolu’nun Frigya sınırı boyunca uzanan ve geniş şimşir ormanları ile kaplı olan bu bölgesi adını Berekint’lerden almıştır.
Bölgeye Latince Berecyntıus Tractus adı verilmiştir. Bereketli topraklar, bir süre sonra üstünde yaşayan kavme adını vererek “Bereketlilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır denilebilir.
Berekynthia [6] : Latince Berecynthia veya Berecyntia; Berekynthoslu Kadın demektir. Berekintoslu Kadın Yunan-Roma mitolojisinde Tanrıların Anası Kybele (Lat. Cybele)’nin bir unvanıdır. Latin Şairler bunu Berecyntia Mater, Berekhynthoslu Anne olarak da kullanmışlardır. Horatius ve başka şairler Berecyntıus (Berekyntialı) sıfatını çok defa Phrygıus (Phrygia’lı) anlamında kullandıkları gibi, tanrıça Manga Mater (Kybele)’ye de Berecyntia adını vermişlerdir.
BEREKETLİ HİLAL
Balkanlardan başlayıp Ön Asya ve Orta Asya’yı boydan boya kateden ve doğu ucu Baykal Gölü sınırlarında biten coğrafya, binlerce yıldır insanlığı besleyip, bereket saçtığı için BEREKETLİ HİLÂL adını almıştır. [7]
Bereket inancının yaygınlığı geçmiş asırların çeşitli toplumlarında ve günümüzde, değişik şekillerde kendisini göstermektedir.
BEREKETİN TARİHSEL KÖKENİ [8]
Tuğba Ökse bereket inancının tarihsel kökenini açıklarken; bu inancın Ön Asya kavimlerindeki tarihsel seyrini göstermektedir:
“Tarım bereketli toprak ve yeterli su kaynaklarına bağlıdır ve suyun miktarı da iklimsel değişimlere göre değişir. Toprak, canlıları içerisinde barındıran ve besleyen, yaşam mekanı sağlayan koruyucu alan, su ise yaşam iksiridir.
Toprağın içindeki su; pınarlar, nehirler, göller halinde ortaya çıkarken, yağmur olarak da gökten inmekte ve toprağa katılarak bitkilerin çoğalmasını sağlamaktadır. Bu nedenle canlıların büyüyüp geliştiği toprak ile yer altı suyu ve yağmuru getiren gök, Eski Ön Asya toplumlarının ana dinsel ögelerini oluşturmuştur. Bu iki öge zamanla toprağı simgeleyen Ana Tanrıça (Toprak Ana) ve suyu simgeleyen Su Tanrısı veya Hava Tanrısından oluşan baş tanrı çifti haline gelmiştir.
TANRI ÇİFTLERİ
Eski Anadolu’da Ana Tanrıça Kubaba idi (Gusmani 1969: 158-161; Showerman 1969; Klengel 1989: 465; Haas 1994: 406). Hititlerin “Arinna Kenti Güneş Tanrıçası” ve Hava Tanrısı’nın eşi, Toprak Tanrıçası Wurunšenu (Klengel 1989: 53-54, 243) ile eşdeğer sayılan Kubaba Alalah’da yaşamın ve hayvanların bereketinden sorumlu olan tanrı LAMMA nın eşi, MÖ. 18. yüzyılda Karkamış kentinin tanrıçasıydı. Ana Tanrıçanın farklı isimleri Eski Asur kaynaklarında Kubabat, Frig kaynaklarında Kybele, Lidya’da Kybebe, Likya’da Kuvava olarak geçmektedir (Gusmani 1979) ve Eski Yunan’da Artemis adını almıştır.
Eski Mezopotamya inancında dünyanın yaratıcısı olan AB. ZU/apšu “yaşam suyu” ve “taze su okyanusu” anlamına gelir ve yer altı sularını, pınarları ve nehirleri besler (Ebeling 1938: 375-376). Sumerlerin baş tanrısı ENKI “Abzu’nun efendisi”dir ve Semitik Mezopotamya toplumlarının Su Tanrısı Ea ile eşdeğerdir. Yağmura dayalı tarımı Sumerlerde “Rüzgarın efendisi” olarak nitelenen ENLIL ile Hava Tanrısı AN sağlamaktadır. Hititlerde de hava tanrısı aynı işleve sahiptir ve Hitit Ana Tanrıçasının eşidir (Klengel 1989: 53-54,243).
Bu tanrı çifti Eflatunpınar anıtında tahtlarında oturur biçimde betimlenmiştir (Bittel 1953: 4; Kohlmeyer 1983: 40).”
SU, BEREKET VE BUĞDAY
Su ve toprağın birleşmesi sonucu ortaya bereketin çıktığı görülmektedir. Bereketin kaynakları kutsanır. Ulu ırmaklar, denizler, göller kutsanmıştır.
Hayatın devamlılığı, onun sürdürülebilirliğini sağlayacak besin ve ürünlerin de sürekliliği şartını beraberinde getirir.
İnsanoğlu en büyük keşfini buğday tanesinden ekmeği üretmekle yapmıştır. Buğday, su ve toprağın çocuğudur. Hiç bir gıda buğday kadar elzem ve cihan-şümul bir besin kaynağı olamamıştır.
Su ve hava gibi, “olmazsa olmaz”ları saymazsak, insanın binlerce yıldır yaşamını sürdürmede kullandığı en devamlı ürün buğdaydır. Onun için buğday ile bereket arasında bir özdeşlik vardır.
HALK İNANÇLARINDA BEREKETLİ SÖZLER, BEREKET MOTİFLERİ
Halk dilindeki teberik- doğrusu teberrük- kötü günde kullanılmak üzere saklanan şeydir. Bir ulu kişi tarafından verilen teberrük ise uğurlu hediye –andaç-yadigâr anlamındadır. İnsanlığın derin hafızasında yer alan “Halil-İbrahim Bereketi”, günlük konuşma dilinde, yazıda, şiirde, ibadet ve duada kendini gösterir.
“Harman bereketi, Cuma bereketi, Alış-veriş bereketi, Ramazan bereketi, Sofra bereketi, Ambar bereketi” günlük konuşmalarda sık rastlanan “bereketli” sözlerdendir.
Özellikle temininde güçlük olan ihtiyaç maddeleri ve ürünlerin, bolluğuna kavuşma isteği yanında; yarına da kalması arzusu insan beynini sürekli meşgul etmiştir. Yaşamını bağlı kıldığı ürünlerin yenisi temin edilinceye kadar tükenmemesi isteği , doğa üstü güçlerden destek arama, onlara yakarma ihtiyacına sevk etmiştir. “Bereketli olsun, bereketini gör, Allah bereket versin, ömrüne bereket” ; bereketi çoğaltmaya yönelik temennilerdir.
Bir de bereketi kaçmasın-azalmasın diye söylenen sözler ve yapılan eylemler vardır. ‘Allah bereketini kaçırmasın’, ‘biz yedik Allah artırsın’, ‘artsın- eksilmesin’, ‘dolsun-taşmasın’ bu kabilden dileklerdir. Türk toplumunda edilen sofra duaları şükür ve bereketi birlikte dile getirir. Ekili tarlaya işememek, harmana besmelesiz girmemek, harman sürer veya savururken yellenmemek, akarsuya işememek de saygı ve bereketin birlikte hatırlanmasıdır.