Sekiz yaşındaydım. Babaannem yalnız olduğu için genelde onun yanında yatıyordum. İlk o zaman keşik ile tanıştım. Babaannemin bir keçisi vardı. Sabah erkenden Akçamescit mahallesi sınırlarında yer alan otogarın üstünde Rahmetli Mümin Bilir’in evinin yanındaki yere keşik taşı derlerdi.Bu ismin neden buraya verildiğini o zaman anladım.Keçiyi o bölgede Keşik çobanına teslim ederdim.
Ermenek’in iki kebeni var.Her ikisini de iki keşik koşulurdu.Sabahleyin babaannemin keçisini Keşik taşından çıkan keşiğe koşardım.Akşamda keşik davarının gelme vaktine keşik taşına gider sürü gelinceye kadar gökyüzündeki kırlangıçları izlerdim.İki keşik sürüsünde yaklaşık 400 civarı keçi koyun olurdu.Bazı hayvanlar kendileri evlerine giderdi.Benim gibi çocuklarda keşik sürüsündeki keçilerini tutar eve götürürdü.Davar akşam gelince sağılır sütü değerlendirilirdi.Keşik sürüsünün çobanının parası ortak ödenirdi.
Nereden nereye geldik? Bence bu gelenek tekrar yaşatılabilir.İstedikten sonra her şey yapılabilir.Ermenek’in gelenek ve görenekleri bir bir yok oluyor.Teknoloji iyi bir şeydir.Ancak en büyük de düşmandır.Çocuklarımız cep telefonuna esir olmuş durumda.Acilen bir şeyler yapmak lazım.