Cepheden cepheye koşan Kazancılı Hacı Süleyman oğlu Kasım Alisinin hayat hikayesinin, Afyon Kocatepe’den, İzmir Kadifekale’ye uzanan bölümü ile devam ediyoruz. Filistin cephesinden sağ dönebilen bir kişi olarak, baba ocağına geldiği tarihten 4 ay sonra Kasım Mustafa kızı Sultan (Özkan) ile evlendirilmiş, bir ay sonra ise, Kuvayı Milliye Kuvvetlerine katılması için sevk kağıdını almıştır. Gerekli hazırlıkları yaparak herkesle vedalaşmış yollara düşmüştür.
Afyon cephesine sevk edilen Kasım Alisinin birliği, gündüzleri gizlenip, geceleri ilerleyerek, Yunan birliğinin hemen bitişiğine kadar yaklaşmıştır. Bir sabah, 30 Ağustos günü şafakla birlikte “ Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir.. İleri !!! “ emri verilmiştir. Toplar hep birlikte gürlemiş, ağır makineli tüfekler düşman mevzilerine mermi yağdırmış ve asker silahıyla “Allah, Allah” nidalarıyla saldırmıştır. Çok geçmeden, Yunan mevzileri dağılmış olup, bir tek Çiğiltepe mevzisi direniyormuş. Atatürk, bu birliğin Komutanı Albayı Reşat Beyi telefon başına çağırarak “ iki saat içinde karşı tepenin alınmasını emrediyorum “ demiştir. Aradan iki saat geçmesine rağmen tepe alınamamış ve telefonla, Komutan tekrar karargahtan aranmıştır. Telefon başına giden Albay, Başkomutan Mustafa Kemal ile görüşmüş ve “ emrinizi yerine getirememiş olduğumdan kendimi affetmiyorum, beni affedin “ dedikten sonra, telefon kapanmadan tabancasını şakağına sıkarak hayatına son vermiştir.
Kasım Alisi, hatıralarında, bu olayı “ düşman elinden alınması geciken mevzinin komutanı Albay, kendi tabancası ile kendisini idam etti “ şeklinde kayda geçirmiştir. Bu intihardan birkaç saat sonra bu tepede ele geçirilmiş olup, Yunanlılar tam bir bozgun halinde geriye doğru dağılarak kaçmaya başlamışlardır. Bu Çiğiltepe savaşı ve intihar olayı başka kaynaklarda da aynen anlatılmakta olup, Kurtuluş Savaşımızın en trajik, fakat, Vatan savunması anlamında, en anlamlı, örnek olayı olarak kabul edilmektedir.
Yunan ordusu bozguna uğrayarak kaçarken, Türk Ordusu da peşinden kovalamaya başlamıştır. Bu kaçış ve kovalama İzmir’de, 9 Eylül günü sona ermiştir. Yunanlılar kaçarken, önlerine çıkan her köy ve kasabada katliam yaparak, yakıp yıkarak yol almışlardır. Manisa’nın bir köyüne geldiklerinde, öldürülmüş olan 35 kişinin üst üste yığıldıkları, insanların vücudundaki yağ tabasının erimiş olduğu ve ceset kokusundan ölüler yaklaşılamadığı hususları Kasım Alisinin hatıralarında yer almaktadır.
Büyük Taarruz sonrası esir alınan Yunan Başkomutanı Trikopis, yazdığı anılarında, yanındakilerle birlikte esir düşmeden önce kurşuna dizilmek yerine intihar etmelerini konuştukları, esir edilince Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarıldıkları, Atatürk’ün düşmanına nazikçe hitap ederek oturmasını ve rahat etmesini söylediği, hususları yer almıştır. Yunan komutan kontrol altındaki günlerini Kırşehir’de geçirmiş, yanına bir subay rehber olarak verilmiştir. Yıllar sonra bu subayın aslında askeri tabip olduğu ortaya çıkmıştır.
Ordu, İzmir’e ulaşmış ve Yunanlılar gemilerle kaçmayı sürdürmüşlerdir. Kasım Alisi, İzmir sokaklarında günlerce nöbet tuttuğunu anlatmıştır. Bu zaferden 18 ay sonra terhis ediliş ve zor bir yolculuktan sonra, baba ocağı Kazancıya tekrar sağ salim dönmüştür. Daha 18 yaşına basmadan cephelere sevk edilmiş olan gazimiz, bu kadar savaş ve badire atlatmış ve köyüne dönmek nasip olmuştur. Kazancıda uzun bir hayat süren kahramanımız, çiftçilik yapmayı sürdürmüştür.
Nihayet, 1960’lı yıllarda, yaşlı bir Kazancılı olarak, ermenek ilçesine gitmek için bir minübüse yolcu olarak binmiş ve yola çıkılmıştır. Araç, Çavuş alanı üst taraflarında yoldan kaymış ve yan yatmıştır. Arabada bulunan onca yolcu içinden, sadece, Gazi Kasım Alisi hayatını kaybetmiştir. İşte, hayatın cilvesi ve kaderin böylesi de bu olmalı.. Cepheden cepheye koşarak yaşanmış bu kadar savaş ve sonrası hayat mücadelesinden sağ olarak çıkmayı başaran Gazimiz, basit bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.
Yazan ; Av. Naci SÖZEN , (Em. Hv. Kd. Alb.)
Afyon cephesine sevk edilen Kasım Alisinin birliği, gündüzleri gizlenip, geceleri ilerleyerek, Yunan birliğinin hemen bitişiğine kadar yaklaşmıştır. Bir sabah, 30 Ağustos günü şafakla birlikte “ Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir.. İleri !!! “ emri verilmiştir. Toplar hep birlikte gürlemiş, ağır makineli tüfekler düşman mevzilerine mermi yağdırmış ve asker silahıyla “Allah, Allah” nidalarıyla saldırmıştır. Çok geçmeden, Yunan mevzileri dağılmış olup, bir tek Çiğiltepe mevzisi direniyormuş. Atatürk, bu birliğin Komutanı Albayı Reşat Beyi telefon başına çağırarak “ iki saat içinde karşı tepenin alınmasını emrediyorum “ demiştir. Aradan iki saat geçmesine rağmen tepe alınamamış ve telefonla, Komutan tekrar karargahtan aranmıştır. Telefon başına giden Albay, Başkomutan Mustafa Kemal ile görüşmüş ve “ emrinizi yerine getirememiş olduğumdan kendimi affetmiyorum, beni affedin “ dedikten sonra, telefon kapanmadan tabancasını şakağına sıkarak hayatına son vermiştir.
Kasım Alisi, hatıralarında, bu olayı “ düşman elinden alınması geciken mevzinin komutanı Albay, kendi tabancası ile kendisini idam etti “ şeklinde kayda geçirmiştir. Bu intihardan birkaç saat sonra bu tepede ele geçirilmiş olup, Yunanlılar tam bir bozgun halinde geriye doğru dağılarak kaçmaya başlamışlardır. Bu Çiğiltepe savaşı ve intihar olayı başka kaynaklarda da aynen anlatılmakta olup, Kurtuluş Savaşımızın en trajik, fakat, Vatan savunması anlamında, en anlamlı, örnek olayı olarak kabul edilmektedir.
Yunan ordusu bozguna uğrayarak kaçarken, Türk Ordusu da peşinden kovalamaya başlamıştır. Bu kaçış ve kovalama İzmir’de, 9 Eylül günü sona ermiştir. Yunanlılar kaçarken, önlerine çıkan her köy ve kasabada katliam yaparak, yakıp yıkarak yol almışlardır. Manisa’nın bir köyüne geldiklerinde, öldürülmüş olan 35 kişinin üst üste yığıldıkları, insanların vücudundaki yağ tabasının erimiş olduğu ve ceset kokusundan ölüler yaklaşılamadığı hususları Kasım Alisinin hatıralarında yer almaktadır.
Büyük Taarruz sonrası esir alınan Yunan Başkomutanı Trikopis, yazdığı anılarında, yanındakilerle birlikte esir düşmeden önce kurşuna dizilmek yerine intihar etmelerini konuştukları, esir edilince Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarıldıkları, Atatürk’ün düşmanına nazikçe hitap ederek oturmasını ve rahat etmesini söylediği, hususları yer almıştır. Yunan komutan kontrol altındaki günlerini Kırşehir’de geçirmiş, yanına bir subay rehber olarak verilmiştir. Yıllar sonra bu subayın aslında askeri tabip olduğu ortaya çıkmıştır.
Ordu, İzmir’e ulaşmış ve Yunanlılar gemilerle kaçmayı sürdürmüşlerdir. Kasım Alisi, İzmir sokaklarında günlerce nöbet tuttuğunu anlatmıştır. Bu zaferden 18 ay sonra terhis ediliş ve zor bir yolculuktan sonra, baba ocağı Kazancıya tekrar sağ salim dönmüştür. Daha 18 yaşına basmadan cephelere sevk edilmiş olan gazimiz, bu kadar savaş ve badire atlatmış ve köyüne dönmek nasip olmuştur. Kazancıda uzun bir hayat süren kahramanımız, çiftçilik yapmayı sürdürmüştür.
Nihayet, 1960’lı yıllarda, yaşlı bir Kazancılı olarak, ermenek ilçesine gitmek için bir minübüse yolcu olarak binmiş ve yola çıkılmıştır. Araç, Çavuş alanı üst taraflarında yoldan kaymış ve yan yatmıştır. Arabada bulunan onca yolcu içinden, sadece, Gazi Kasım Alisi hayatını kaybetmiştir. İşte, hayatın cilvesi ve kaderin böylesi de bu olmalı.. Cepheden cepheye koşarak yaşanmış bu kadar savaş ve sonrası hayat mücadelesinden sağ olarak çıkmayı başaran Gazimiz, basit bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.
Yazan ; Av. Naci SÖZEN , (Em. Hv. Kd. Alb.)
Allah rahmet eylesin.